Umutsuz Aşk
Bir çocuk gibi küserim bazen, darılır, çatarım kaşlarımı
Düğüm düğüm oluş olumsuzluklar arasında
Çözülmezler ve imkansızlar içinde boğulsam da
Kadere inat susarım, istesem de istemesem de
Her insanın, her istediği olmadığı bu yaşam tarzında
Yaşarım ben, seni görsem de görmesem de
Bütün aşkların battığı denizlerde, yelken açsam da
Ölüme inat, ömre inat…yaşarım ben, hissetsem de
Koskoca hayat, bir bedene mi muhtaç sanırsın
Asla mola vermeyen bu zaman sularında
Sadece senin mi açıktır yolun, Bilebilir misin
Bilir misin yalnızlık ertesi inşa edilen yolları
Her İnsanın Yüreğinde idam ettiği biri olsa da
Ölü bedenine şahit olmadan, görmeden, inanır mısın
Zanneder misin, Sende ölenin, onda yaşayacağını
Sende yok olan ondada var mıdır bilir misin
Sana göre yürek acısı sonsuz mudur, Sonu Yok mudur
Nasıl yavaş yavaş oluştuysa içindeki sevgiler, emekler
Alışır elbet zamanla,Tükenir var olan sevdalar
Uzaklaşır senden, farkına varmadan acıyan yaralar
Ah Kalbim, sen ne dersin bilmem, çekilir mi bu yürek acısı
Bekler misin sonsuza dek, sana ait olmayan kara sevdanı
Açılır mısın denizlere, arar mısın umut dolu zamanları
Çok zor bir acıdır, zaman ile ayrılık anları
Sonu olmayan bir yolculuğa dayandı bu gönlüm
Aynı bıçağın kemiğe dayandığı an misali
Çıt desen kırılacak sanki bu sevda dalları
O dala mı tutunmak istersin, yoksa, umutlarına mı
Ufuklara bakarak geçirdiğin zaman mıdır yaşamak
Yada Arasından süzülerek gelmesini istediğin bir anmıdır
Bir yol mu gözlemek isterdin bitmesini istemediğin
Yoksa takvimlerdeki yılları sayar, bir off mu çekerdin
Hayat ne kadar kısa, yazık etmeye değer mi
İnsan, bile bile, bir ömrü kendine zehir eder mi
Kanatsız bir sevdaya bir bedel biçebilir mi
Yada, bedelini öder, bu sevdadan vazgeçer mi
Bir ayrılık sonrası, ölüm ertesi yalnızlığı yaşamaktansa
Umut dolu yıllara koşmak ister bu yürek
Bir ömre bedel acı çekmektense
Çekip gitmek ister, bu yürek
Umudun ve gerçek sevdaların yaşandığı diyarlara
Göç etmek ister bu gönlüm
Sevilmek ister, senin olmadığın bir şehirde
Seni hatırlamadan, görmeden, duymadan.
Mert Zafer Cansever